Arz Edilen Para Miktarı Tanımları
- Posted by Maliadmin
- Posted in Para PolitikasıYMM Tam Tasdik
Arz Edilen Para Miktarı Tanımları
Merkez bankası varlıklarını finanse edebilmek için emisyona başvurur. Emisyon, merkez bankası açısından yükümlülük teşkil eder. Emisyon merkez bankasının ekonomiye olan bir yükümlülüğüdür. Merkez bankasının bilanço pasifinde yer alır. Emisyon ekonomiye şırınga edilen ek alım gücüdür, kredidir. Bu kredinin öncesinde bir tasarruf eylemi bulunmadığına işaret edelim.
Merkez bankası, ticari bankaların mevduat munzam karşılıklarını ve diğer mevduatlarını, kredi şeklinde değerlendirebilir. Bu durumda, Merkez Bankası bünyesinde kaydi para yaratılmış olur.
Merkez bankası, emisyon ve kendi bünyesinde oluşan fonlardan kaydi para yaratarak, ekonominin likiditesini ayarlar. Ekonomideki likidite değişikliklerini izleyebilmek ve kontrol edebilmek üzere, merkez bankası bilançolarından izlenebilecek bazı tanımsal büyüklükler vardır. Bunlar: baz para, parasal taban ve merkez bankası parasıdır.
Emisyon ve bankaların merkez bankası nezdiıjdeki mevduatları (zorunlu karşılıklar ve bankalar serbest mevduatları) toplamı, baz parayı verir. Baz para, rezerv para olarak da tanımlanır. Baz Para, dış varlıklar, iç varlıklar olarak ekonomiye şırınga edilir.
Merkez bankasına kaynak oluşturan bir diğer yükümlülük, repo işlemleri ile ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yükümlülük, baz paraya ilâve edildiği zaman “parasal taban” kavramı ortaya çıkmaktadır.
Parasal taban, merkez bankası nezdindeki kamu mevduatı ile genişletil-diği takdirde, merkez bankası parası kavramı oluşur. Baz para, parasal taban ve merkez bankası parası, rezerv büyüklükler olarak tanımlanırlar.
T.C. Merkez Bankası, ekonomideki likiditeyi ayarlarken rezerv büyüklük olarak Merkez Bankası parasını tercih etmektedir.
Her üç kavram, hem yükümlülük hem de kaynak olarak ifade edilebilir1.
Bu yukarıda saydığımız rezerv büyüklükler, daima merkez bankasının düzenlemeleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Merkez bankası yürürlükteki parasal çerçeveyi değiştirdiği takdirde, rezerv büyüklüklerin anlamı da değişir. Ömek olarak, merkez bankasının mecburi karşılık oranlarını düşürdüğü bir ortamda, baz paranın içeriği de değişmiş olur. Şöyle ki, mecburi karşılık oranının düştüğü bir ortamda, baz paranın düzeyinde bir değişme görülmese bile, para politikasında genişleme sürecine girilir. Bu durumlarda söz konusu değişikliği gözeten, baz ayarlamasına gidilmeli, ayarlanmış baz (adjusted base) tercih edilmelidir.
Rezerv büyüklüklerin ifade gücünü sağlıklı kılabilmek için oldukça kapsamlı hesaplamalar gerekmektedir. Bankaların, merkez bankası nezdin-de tuttukları ihtiyari mevduat (excess reserves) ve bankaların merkez bankası nezdindeki serbest mevduatı (free reserves) v.b. büyüklükler rezerv büyüklüklerin hesaplanmasında gözönüne alınmalıdır.
Merkez bankasının kontrol etmeye çalıştığı bu rezerv büyüklüklerin her biri (baz para, parasal taban, merkez bankası parası) banka çarpanı ile birlikte, ekonomiye arz edilen para stoğunu ifade eden kavramları verir.
TALEP EDİLEN PARA MİKTARI TANIMLARI
Kamuoyunun yakından izlediği para miktarı büyüklükleri, daha ziyade, aşağıda ele alacağımız, talep edilen para miktarı cinsinden büyüklüklerdir. Bunların da çeşitli tanımlan bulunmaktadır.
PARANIN “MÜBADELE FONKSİYONUNU” VURGULAYAN PARA MİKTARI TANIMI: M-l
Talep edilen para miktarının en dar içeriklisi olan M-l, piyasada belirli bir anda elde tutulmak istenen, ödeme aracı niteliği hiç tartışılmayacak kadar kesin ve tam likit olan ödeme araçlarının miktarını ifade eder. Bu bakımdan M-l “dar kapsamlı para miktarı” olarak da tanımlanır. Ödeme aracı niteliği hiç tartışılmayacak kadar net olan ödeme araçları; dolanımda-ki para ve vadesiz mevduattır. Bu iki kalemin toplanması ile en yaygın ve en eski para tanımı kavramı M-l ortaya çıkar.
Bu kavramda paranın mübadele aracı niteliği vurgulanmaktadır^
M-l, emisyon yerine, dolanımdaki para miktarım içermektedir. Do-lanımdaki para; emisyondan bankaların nakit varlıkları düşülmesi sureti ile hesaplanır. Bunun sebebi, bankaların özel konumlandır. Şöyle ki, firmalar ve bireyler, parayı nihai harcama hedetieri için talep ederler, bankalar ise sadece fmansal aracılardır. Bankalann tuttuklan para, onların harcama niyetlerini ifade etmez.
Diğer taraftan, kamu kesiminin merkez bankası nezdindeki mevduatı da M-l dışında kalmalıdır. Çünkü devlet harcamalannın, nakit stoklannın durumundan ziyade, ekonominin ihtiyaçlanna göre gelişeceği varsayılmaktadır.
Bu çerçevede, M-l’deki değişmelerin (diğer şartlar sabit kaldığı takdirde) ekonomideki harcama eğilimlerini yansıtabilecek özellikler içerdiği açıktır. Şöyle ki, M-l’deki yükseliş, piyasada paraya olan ihtiyacın ve dola-yısı ile harcama eğiliminin arttığını ve bu nedenle de milli gelirin, bir süre sonra yükseleceği mesajını verir. M-l’de artış olabilmesi için (özel durumlar dışında) para arzının genişlemesi lazımdır, ileride göreceğimiz üzere, para arzının genişlemesi ekonomi dışından, yani merkez bankasından kaynaklanabilir. Bir diğer ihtimal ise para arzının bankalar ve banka dışı kesimin (firmalar, bireyler) davranışlannın sonucu genişlemesidir.
Parasal genişlemenin kaynağı ne olursa olsun M-1’deki yükseliş, harcamaların arttığını gösterir. Diğer şartlar sabit kalmak kaydı ile (örneğin paranın dolanım hızı)j bu genişleme, ekonomideki büyüme hızının üzerinde ise enflasyonist gelişmeler beklenmelidir. Ancak, ekonomide önemli yapısal değişmelerin yaşandığı dönemlerde, M-l ve diğer benzeri tanımlardaki değişimler, çok dikkatli yorumlanmalıdır!
PARANIN “DEĞER SAKLAMA FONKSİYONUNU” GÖZETEN KAVRAM:
Bu kavram, M-l’deki unsurların yanında, ödeme aracı niteliği, yani likit niteliği daha düşük olan ödeme kaynaklarını da içermektedir. Bu unsurların başında, tasarruf mevduatı gelmektedir. M-2’nin para miktarını tanımlamakta kullanılması, biraz da batıda yaşanan kurumsal değişimlerle ilgilidir: Örneğin ABD de, tasarruf ve vadeli hesaplara çeşidi kullanım kolaylıkları getirilmiş, böylece bu hesapların vadesiz hesaplarından farkı azalmıştır1. ABD’de tasarruf hesaplarına çek Verilmemekle birlikte, mudinin elindeki defterlerden izlenen hesaplardan para çekimi mümkün kılınmıştır. Diğer taraftan vadeli hesaplar, faiz kaybına katlanmak şartı ile çekle tasarrufa açıktır. Böylece bu hesapların, vadesiz hesaplardan farkları azalmıştır.
M-2 kavramı M. Friedman ve A-. Swartz tarafından önerilmiş ve kullanılmıştır. Bu iktisatçılara göre, paralı ekonomi ile trampa ekonomisi arasındaki en önemli fark, paralı ekonomide alım ve satım işlerinin farklı zamanlarda gerçekleştirilebilmesidir. Paralı ekonomide mal satan bir kişi, bunun karşılığında mal almak mecburiyetinden kurtulmakta, hak ettiği satın alma gücünü paraya çevirerek erteleyebilmektedir. Yani para, aynı zamanda satın alma gücünün geçici olarak ertelenmesini sağlayan araç olarak görülmektedir.
Diyebiliriz ki, para sadece mübadele için talep edilmekte, bu çerçevede kısa vadeli harcamaları finanse edecek fonlar vadesiz hesaplarda tutulmakta, daha uzun vadeye yayılan harcamalar için ise (vadeli hesapların gelir getirme özelliğinden yararlanmak üzere) vadeli hesaplar tercih edilmektedir.
Paranın mübadele işlevi dışında da görevleri bulunduğu, M-l’in aşın yüksek düzeyine işaret edilerek savunulmaktadır. M-l, bazı ülkelerde milli gelirin 1/4’üne kadar yükselebilmektedir. Buna göre, eğer para salt mübadele için kullanılsa idi, M-l’in çok daha düşük düzeyde olması gerekirdi…
Böylece yüksek M-l düzeyi, paranın mübadele aracı yanında, alım gücünü erteleme aracı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu çerçevede, vadeli tasarruf mevduatları “alım gücünü geçici olarak muhafaza eden aktifler” olarak görülmekte ve para arzına dahil edilmektedir.
TALEP EDİLEN PARA MİKTARI OLARAK DİĞER KAVRAMLAR: M-3, L, M-2Y, M-3Y
Talep edilen para mitarı olarak en yaygın kavramlar M-l ve M-2 olmakla birlikte, literatürde ve uygulamada daha da genişletilmiş kavramlar bulunmaktadır. Bunlardan biri M-3’tür. M-3, ABD’de M-2 ve buna ilave edilen iki kalemi kapsar. Bu çerçevede M-2’ye ilave edilen ilk büyüklük, büyük montanlı vadeli hesaplardır. Diğer büyüklük, aracı kuruluşların repo işlemleridir. En geniş para miktarı kavramı L’dir. Burada L,”likidite” kavramını temsil eder. L; M-3’e ilave edilen Euro-dolar mevduatlarından, kısa vadeli hazine bonolarına kadar pek çok likit varlığı içerir.
Hangi para miktarı kavramının daha uygun olduğu konusunda bir görüş birliği oluşmamıştır. Bu nedenle uygulamada merkez bankaları pek çok parasal büyüklüğü topluca yayınlamaktadır. Örneğin A.B.D.’de M-l, M-2, M-3 ve L olmak üzere dört büyüklük izlenmektedir.
Türkiye’de kullanılan reel parasal büyüklükler 2 no’lu tabloda gösterilmektedir. Bu tabloda yer alan üç temel büyülüğe; M-2Y ve M-3Y ilave edilebilir. Bunlar, M-2 ve M-3’e, döviz tevdiat hesaplarının eklenmesi ile oluşmaktadır.
Belirtmek istediğimiz son nokta, para stoğu kavramları arasında seçim yapılırken, temel kriterin gözden kaçınlmamasıdır. Temel kriter, “hangi parasal büyüklüğün milli gelirdeki gelişmeleri daha doğru yansıttığı” dır. Bu çerçevede, kullanılacak para stoğu kavramının seçimi, ampirik içerikli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
PARA REJİMLERİ VE TEMEL İLKELER
Para rejimleri, literatürde geleneksel ve yeni yaklaşımlar çerçevesinde ele alınmaktadır. Geleneksel yaklaşımlarda, paranın görünümü ve maddi özellikleri ön planda yer almaktadır. Bu çerçevede, altın, gümüş, çift metal ve kağıt para rejimlerin incelenmektedir.
Yeni yaklaşımlarda ise, paranın yaratılması ve paranın geri emilmesi mekanizmaları, üç ilke doğrultusunda tasnif edilir. Bu çerçevede, bu ilkelerden birinin seçilip, para rejiminin bu doğrultuda organize edilmesi gerektiği vurgulanır1. W. Ehricher, para rejimlerinin üç temel ilkesinden söz eder:
1) Kambiyo kurlarının istikrarım hedefleyen rejim,
2) Paramn yansızlığını hedefleyen rejim,
3) Paramn yanlılığını hedefleyen rejim
Leave us a reply