Para Piyasalarının Özellikleri
- Posted by Maliadmin
- Posted in Mali MüşavirlikPara PolitikasıTam TasdikYMM Tam Tasdik
Para Piyasalarının Özellikleri
Para teorisinde, parayı, genel talep teorisi çerçevesinde ele alıp, herhangi bir mal gibi inceleyen görüşler oldukça yaygındır. Bu yaklaşımlarda para, diğer mallardan farklı olarak insanlara doğrudan bir fayda sağlamaz. Ancak para, insanlara dolaylı yollardan fayda sağlayan özel bir maldır. Bu özel malın ticaretine konu olan piyasalar, diğer piyasalara göre önemli farklılıklar gösterirler.
Aşağıda para piyasalarını, mal ve hizmet piyasalarından ayıran özellikler sıranlanmaktadır.
– Para günümüzde devlet monopolü koşullarında üretilir. Devlet, amaçlan doğrultusunda ve belirli kriterler çerçevesinde, arzuladığı kadar para basar. Paranın üretim maliyetleri ile itibari değeri arasındaki fark, devlete gelir olarak kalır. Devletin sağladığı bu gelire, seignorage denir.
Diğer taraftan kaydi paranın ticari bankalarca üretimi, kredilendirme işlemi gerektirmektedir. Kredilendirme işlemi olmadan kaydi para üretmek mümkün değildir.
Şu halde, para arzının iki farklı tarafı vardır. Bir tarafta, para basımı (emisyon) ile kaydi para üretimi yer almaktadır. Diğer tarafta ise, kredilendirme işlemi bulunur.
Merkez Bankasının bastığı para (emisyon), merkez bankası bilançosunun pasifinde yer alır. Aynı şekilde, yaratılan kaydi para, mevdudat olarak, ticari bankaların pasifinde yer alır. Bu bakımdan, emisyon ve kaydi para üretimi, para arzının pasif tarafı olarak tanımlanır.
Banka sisteminin açtığı krediler ise, banka bilançolarının aktifinde yer alır. Bu balamdan, kredilendirme işlemleri, para arzının aktif tarafını oluştururlar.
Diyebiliriz ki, para arzının oluşumu için gerekli ekonomik faaliyetlerin bir tarafı (aktif taraf) rekabet ilkelerini göre organize edilirken diğer tarafı (pasif taraf), eksik rekabet ilkelerine göre organize edilmektedir: Para basımı ve kaydi para üretiminde, devletin takdiri esas alınırken, kredilendirme işlemlerinde, rekabet ilkeleri gözetilmektedir1.
– Mal ve hizmet piyasalarında, üretimin serbest rekabet koşullarında gerçekleşmesi olumlu karşılanır. Bu piyasalarda, serbest rekabet ilkelerinin, fiyatları düşürüp üretimi artıracağı kabul edilir.
Buna karşılık, para piyasalarında rekabet, her zaman olumlu sonuçlar üretmez. Mevduat toplamada rekabete girişen bankalar, mevduat maliyetlerinin ve kredi maliyetlerinin yükselmesine sebep olurlar. Ayrıca mal ve hizmet piyasalarından farklı olarak, para piyasalarında üretim miktarının çok genişlemesi de olumlu karşılanmaz. Çünkü aşın genişleyen kredi miktarı, enflasyona sebep olur.
– Para piyasaları, ekonomide son derece stratejik bir konuma sahiptir. Mal piyasasında herhangi bir işletmenin zor duruma düşmesi; yanlış kuruluş veya yanlış yönetim gibi sebepler ile ilişkilidir. Ayrıca mal piyasalarında zor duruma düşen bir kuruluş, ekonominin diğer üniteleri üzerinde çok önemli sorunlar yaratmaz.
Para piyasalarında ise durum farklıdır. Para piyasalarının önemli kuruluşları olan bankalar kısa vadeli fon toplarlar ve bunları uzun vadeli plase ederler. Bu bakımdan, nakit akımlarında (başarılı yönetim ortamında dahi) her an aksamalar olabilir.
işin doğası gereği olan bu aksamalar, gerek banka sistemi gerekse ekonominin bütünü üzerinde önemli sonuçlar doğurur. Parasal kesimin, piyasa koşullarına terk edilmeyip, düzenlemelere konu olması, bir ölçüde buradan kaynaklanmaktadır.
– Parasal kesimi diğer sektörlerden farklı kılan bir diğer nokta, tüketicilerin konumu ile ilişkilidir. Tüketicüerin, mal ve hizmet piyasalarında arz edilen ürünlerin kalitesi konusunda gerekli değerlendirmeleri (göreceli olarak) yeterli düzeyde yapabilecekleri kabul edilmektedir. Para piyasalarında ise, tüketicilerin bu açıdan genellikle yetersiz kaldıkları kabul edilir2.
Günümüzün gelişmiş piyasalarında fînansal gelişmeler, son derece karmaşık ilişkiler içermektedir. Diğer taraftan, bu karmaşık ilişkilerin tutarlı teorik çerçevelerde ele alınması ve buradan hareketle sistematik bilgiler üretilmesi pek başarılı olmamıştır. Başka bir ifade ile, para ve finansman konularında yapılan bilimsel çalışmalar, henüz sağlıklı çekim örnekleri üretmemişlerdir. Bu piyasalar, çoğu zaman uzman konumundaki kişileri dahi yanıltan gelişmeler sergilemektedir. Bu açıdan, gerek tüketicilerin korunması, gerekse parasal aracı kuruluşların aşın riskler üstlenmelerini önleyici düzenlemelere daima ihtiyaç duyulmuştur.
Kısaca özetlemek gerekirse, parasal aracılar, mevduat toplama ve mevduat üretme çerçevesinde ekonomideki para stoğunun önemli bir kısmını yönlendirirler- Para stoğundaki önemli değişmeler ise makro ekonomik sistem üzerinde son derece etkili olabilmektedir. Bu önemi ile ilişkili olarak, para stoğunun, dolayısı ile para piyasalarının, piyasa ekonomisinin tesadüflerine
terk edilemeyeceği görüşü, daima taraftar toplamıştır. Para stoğuııda büyük düşüşleri izleyen 1929 Dünya bunalımı, hiç bir zaman unutulmamıştır.
Sonuçta, para piyasalarında, müdahaleci politikalar yönünde güçlü tercihler oluşmuştur.
Şüphesiz ki, bu piyasalara müdahale edilmesi yönündeki görüşler, belirli noktalarda tutarlılık arzetmektedir. Fîe var ki, müdahale için önerilen araç ve yöntemlerin de çoğu zaman; yetersiz, faydasız ve hatta zararlı olduğu gözlenmiştir. Esasen, parasal kesime yönelik müdahaleci düzenlemeler, genellikle kriz anlarında ortaya çıkmış ve yaşanan somut krizlerin ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmişlerdir. Ancak söz konusu ihtiyaçlar ortadan kalkınca, bu düzenlemeler yürürlükten kalkmamışlardır1.
Bu bakımdan para piyasalarında düzenlemelerin, mümkün olan en alt düzeyde tutulması eğilimi sonuçta daha yaygındır. Ancak; aracı kuruluşların mali denetimleri ve kaydi para üretimini sınırlayan bazı temel düzenlemeler hala, etkin ve gerekli müdahaleler olarak değerlendirilmekte ve önemlerini korumaktadırlar.
Parasal kesimin istikrarsızlığa eğilimli; parasal kesimi yönlendirici uygulamaların ise çok sınırlı olması, parasal kesimin performansını artıracak yapısal tedbirlerin önemini artırmaktadır. Etkin bir parasal sistemin oluşturulmasında şu noktalar özellikle gündeme gelmektedir.
1) Parasal kesim, fınansal kesim içinde makul bir pay almalı; parasal kesim, fınansal kesimde hakimiyet kurmamalıdır. Yani fınansal kesimin bütünü içinde, sermaye piyasası ye parasal olmayan aracı kuruluşlar, hissedilir bir ağırlığa sahip olmalıdır. Kısaca, fınansal sistemin değişik unsurları birbirleri ile sıkı bir rekabet ilişkisi içinde bulunmalıdır.
2) Fin ansal kesimin ana bölümleri; parasal aracı kesim, parasal olmayan aracılar ve sermaye piyasası arasında kendi içlerinde de etkin rekabet ortamında bulunmalı, bu kesimlerde temerküz önlenmelidir.
3) Bu kesimlerin arz ettiği hizmeüer çeşitlendirilmelidir. Eşit şartlarda değişik kesimlerin, özellikle parasal ve parasal olmayan aracı kesimlerin benzer hizmetler üretmelerini engelleyen düzenlemeler kaldırılmalıdır.
Finansal sistemin etkinliğini atıracak öneriler, şüphesiz ki bunlarla sınırlı değildir. Konuyu daha kapsamlı ele alan çalışmalarda öneri listesinin uzayacağı açıktır.
Etkin bir parasal sistemin, ancak etkin bir finansal sistemin içinde oluşabileceğine işaret ederek bu konuyu noktalayalım.
Leave us a reply