Para Teorisi

Para, para teorisi ve para politikasının tanımlarını içeren ve para teorisi ile para politikasının evrimini özetleyen bir kısım ile başlamaktadır. Paranın tanımı, ortaya çıkışı, paranın fonksiyonları, para miktarı tanımlan, finansal sistem ve para rejimleri incelendikten sonra, parasal ilişkileri belirleyen temel konulara geçilmektedir. Günümüzde parasal ilişkiler, Keynes’in belirlediği çerçevede ele alınmaktadır. Şüphesiz ki, Key-nes’ten gönümüze, para teorisi çok değişmiş, çok gelişmiştir. Bununla birlikte, Keynes’in temel yaklaşımı muhafaza edilmiştir.

Keynes, parasal kesimi üç temel denklem ile tanımlamıştır:

1) Ekonomik birimlerin (özel kesimin) tutmak istedikleri ve talep ettikleri para miktarını tanımlayan denklem; para talebi denklemi.

2) Merkez Bankasının belirlediği para arzını (egzojen büyüklük) tanımlayan; para arzı denklemi.

3) Para piyasalarında dengeyi ifade eden denklem: Denge halinde; Merkez Bankasının arz ettiği para miktarı, özel kesimin tutmayı arzu ve talep ettiği para miktarına (efektif para talebi) eşit olmaktadır.

Ekonomide, arz edilen para miktarı ile talep edilen para miktarı arasında fark oluştuğu takdirde ve para arzı merkez bankası tarafından belirlendiği için, para talebi değişerek para arzına uymak durumunda kalmaktadır1. Şöyle ki,

arzu edilen para ile bireylerin elinde efektif olarak mevcut olan para miktarları arasında fark oluştuğunda, bu fark, harcamalar ile dengelenmektedir. Para talebinin para arzına uyması sürecini açıklayan iki temel yaklaşım vardır.

– ilk yaklaşım, doğrudan mekanizma olarak tanımlanır. Bu yaklaşımlarda, kişilerin tutmak istedikleri para miktarı, sabit veya pek değişmeyen istikrarlı bir büyüklük olarak kabul edilir. Elde fazla para biriktiği takdirde, kişilerin ellerindeki fazlalık parayı tasfiye etmek üzere derhal harcayacakları kabul edilir. Şu halde bu yaklaşımdaki stratejik büyüklük, para miktarındaki değişimdir. İleride ele alman Fisher-Cambridge tipi miktar teorileri veya Friedman’ın yeni miktar teorisi bu yaklaşımın örnekleridir.

– Dolaylı mekanizma olarak tanımlanan ikinci grupta yer alan yaklaşımlarda, uyum süreçleri incelenirken, faize büyük önem verilir. Arzu ve talep edilen para miktarının, faizlere duyarlı olduğu kabul edilir. Bu tür yaklaşımların bazılarında, miktar teorisinin öngördüğü sonuçlar değişmez, para miktarının ekonominin reel dengelerini değiştirmediği, sadece fiyatlar genel düzeyini etkilediği savunulur. Wicksell’in parasal yaklaşımı buna bir örnek olarak gösterilebilir.

Dolaylı mekanizmanın diğer bazı yaklaşımlarında ise miktar teorisinin öngördüğü bu sonuçlar değişebilmekte ve böylece parasal kesimin, makro sistemde doğuracağı sonuçlar belirsizlik arz etmektedir. Keynes’in para teorisi, bu tür yaklaşımların bir örneği olmaktadır.

Böylece, para teorisi ve politikasının önemli konularını belirtmiş oluyoruz. Bunlar; para talebi, para arzı ve faizdir. Ayrı kısımlarda ele alınan bu üç temel konu, bölümün ağırlık merkezini oluşturmaktadır.

Döviz hareketlerine sebep olan dış ekonomik ilişkiler; para arzı, para telebi ve faizler ile sıkı ilişki içindedir. Bununla birlikte, dış ödemeler bilançosunun temel parasal büyüklüklerle olan ilişkisi, geleneksel olarak, para kitaplarının sınırlı kapsamı içerisinde yer edinememişlerdir. Ancak, uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleşip büyük ağırlık kazanması ile birlikte, bu durum değişmeye başlamış, para kitapları bu ilişkilere yer vermeye yönelmişlerdir. Biz de bu gelişmeye uyduk. Ödemeler bilançosu hareketlerinin parasal yansımaların^, bağımsız bir kısım halinde bu bölümde yer verdik.

Bölümde yer alan son kısım, para politikalarını incelemektedir. Belli başlı para politikası rejimleri bu kısmın ağırlık merkezini oluşturmaktadır.

Related Posts

Leave us a reply