Geleneksel Para Talebi Teorileri

Geleneksel Para Talebi Teorileri

Miktar teorisi, iktisat biliminde çok uzun bir süre varlığını sürdürme başansı göstermiş, 1929 dünya bunalımına kadar parasal tahlillere temel oluşturmuş bir yaklaşımdır. Uzun mazisi süresince farklı yorumlara konu olan miktar teorisinin, (bu farklı yorumlar sebebi ile) objektif bir şekilde değerlendirilmesi büyük sorunlar yaratmaktadır.

Miktar teorisinde, iki farklı geleneğin varlığı görülmektedir; birinci yaklaşım, Contillon ve Hume gibi iktisatçılar tarafından benimsenen doğrudan mekanizmadır. Bu yaklaşımda, ekonomideki para miktan ile fiyatlar genel düzeyi arasında doğrudan bir ilişki kurulur.

Paranın hesap birimi olması, paranın varlığını açıklamakta son derece yararlıdır. Fakat para talebi açısından önemli değildir. Buna karşılık, paranın, mübadele ve değer saklama fonksiyonları, para talebi açısından büyük önem arz etmektedir. Diyebiliriz ki, kişiler, mübadelede kolaylık sağladığı için ve/veya servetlerini saklamak üzere, para talep etmektedirler.

Takas (trampa) ekonomisinde mübadele, kişi açısından, iki işlemlidir. Mübadale ilişkisine giren kişi, hem alım hem de satım işlemini aynı anda gerçekleştirmek zorundadır. Paralı ekonomide ise, bu zorunluluk ortadan kalkmakta kişiler, alım ve satım işlemlerini değişik zamanlarda gerçekleştirme imkanına sahip olmaktadırlar. Bu mübadele ilişkisinde para, onu elinde tutanlara, herhangi bir diğer mal gibi, belirli bir fayda sağlamaktadır. Buna karşılık, para tutmanın (istikrarlı fiyat ortamında dahi) bir alternatif de maliyeti vardır: Kişiler, bu parayı gelir getirecek şekilde de yatırabilirler… Elinde para tutan kişi, paranın getireceği gelirden mahrum kalır.

Geleneksel para talebi teorileri, kişilerin ellerinde para tutmalarının sebebini, sadece mübadele ilişkili olarak, tek boyutta ele almışlardır. Diğer deyişle, kişilerin, mübadelelerini aksatmamak için, gelirlerinin belirli bir kısımım nakit olarak tutmak mecburiyetinde olduklarını varsaymışlar ve bu ihtiyacm ötesinde tutulan para miktarının, rasyonel davranış ilkesi ile bağdaşmadığını düşünmüşlerdir.

Geleneksel yaklaşımların en önemli yorumlan; Irving Fisher’in mübadele denklemi ile Cambridge denklemidir1. Bu yorumlar önemlerini günümüzde de korumaktadırlar. Bunların karşısında; mübadele amacı yanında, para talebinin başka gerekçeler olabileceğini vurgulayan yaklaşımlar da vardır. Bu yaklaşımlarda, para talebinin bir diğer gerekçesi, paranın, değer saklama fonksiyonu ile ilişkisidir. Bu tip yaklaşıma örnek olarak, Keynes’in likidite tercihi teorisi gösterilebilir.

Likidite tercihi teorisinde, mübadele motifi ile para talebi, Fisher ve Cambridge tipi denklemlere göre daha kapsamlı bir şekilde ele alınır. Bu yaklaşımda ayrıca “spekülasyon motifi ile para talebi” kavramı geliştirilmiştir. Bununla tüketilmeyen paranın, yatırım araçlarına yöneltilmemesi, servet saklamanın bir türü olarak, nakit şeklinde tutulması ifade edilir

Paranın, değer saklamak üzere elde tutulması, ekonomide son derece önemli sonuçlara yol açacak niteliktedir: Bu amaçla elde tutulan para, üretimde elde edilen gelirin (elde tutulan bu miktar kadar) eksik harcandığı anlamına gelmektedir. Sonuçta, üretilen malların tümü satılmayacak, arzu edilmeyen stoklar oluşacak, ekonomide mal ve gelir üretimi düşecektir.

Related Posts

Leave us a reply